14 Kasım 2015 Cumartesi




KANAL İSTANBUL

İKİ DAKİKANIZI AYIRIP OKUYUN.
ÇOK ÖNEMLİ OKUYUN VE PAYLAŞIN HERKES BİLGİ SAHİBİ OLSUN
KANAL İSTANBUL TEZGAHINA UYANIN! UYANDIRIN!
VE LÜTFEN ARTIK İHANETE KARŞI AYAĞA KALKIN!
Sağcısı, solcusu, dindarı, milliyetçisi,Ulusalcısı her ne isen, tek kalan ortak noktamız olan ülkeni eğer seviyorsan bu yazıyı okumak için 2 dakikanızı ayırın.
Lütfen tembellik edip arkadaş ve tanıdıklarınıza yollamayı ihmal etmeyin. lütfen paylaşın UNUTMAYINIZ DİYE GÖNDERİLDİ...
Allah aşkına ne yapabilirsek yapalım bundan başka maddi servetimiz yok, sattırmayalım.
· TRAKYA'NIN ALTI PETROL VE DOĞAL GAZ KAYNIYOR.
· YAP İŞLET DEVRET MODELİ İLE &İSTANBUL KANAL PROJESİNİ& ALACAK FİRMA               TÜM TRAKYA'YA HÂKİM OLACAK.
· HERKES TOPRAKLARINI SATACAK.
· TRAKYA'NIN ASYA İLE BAĞLANTISINI KESECEKLER                                                                  (çünkü kanal ile Avrupa Yakası ayrılmış olacak).
· BU PROJE EMPERYALİSTLERİN TRAKYA'YI TÜRKİYE'DEN KOPARMA PROJESİDİR.
· HERKES AKLINI BAŞINA TOPLASIN...
· AYNI OYUN GÜNEYDOĞU'DA MAYINLI ARAZİDE YAPILMAK İSTENDİ                                    (Ancak, oluşturulan duyarlı Kamuoyu yüzünden hükümet geri adım atmıştı) ....
· ŞİMDİ İSTANBUL KANAL İLE TÜRK MİLLETİNİN ELİNDEN TRAKYA ALINACAK.
· YABANCILARA 49 YILLIĞINA DEVREDİLECEK...
· UYANMANIN VAKTİ GELDİ
· TÜRK ORDUSUNU DA &BAK, HAVADA KUŞ VAR!& DİYE BAŞKA YÖNE YÖNLENDİRDİLER.
· ONLAR PKK İLE UĞRAŞIRKEN TÜRKİYE TOPRAKLARI ELDEN ÇIKARILACAK.
· 49 YILLIĞINA VERİLECEK.
· KIBRIS DA İNGİLTERE'YE 49 YILLIĞINA VERİLMİŞTİ, HALA PROBLEM YAŞANIYOR.
· ELİMİZDEN AYNI YÖNTEMLE ALINMIŞTI.
VATANINI SEVEN HERKESE GÖNDERELİM...
HEPİNİZİN BİLDİĞİ GİBİ ETİBANK ÖZELLEŞTİRİLECEK... VE BOR İŞLETMELERİ ETİBANK BÜNYESİNDE. (ALICISI DA HAZIR, ABD KONULAN FİYAT 40 MİLYON $.
· ASIL DEĞERİ 9 (DOKUZ) TRİLYON DOLAR, DİKKAT EDİNİZ 9 MİLYAR VEYA 9 MİLYON DEĞİL 9 TRİLYON DOLAR... ???
İŞTE BURASI ÇOK ÖNEMLİ...
Bor'la çalışan araba üretildi. Maliyeti 200 TL olan 1 kg bor ile 19 000 km yol yapabiliyor                        (1100 kg oto, 100 km sabit hızla giderse).
Bu demek oluyor ki PETROLE son!
Batılı ülkeler bor işletmeciliğinin kansere yol açtığını iddia ederek BOR madeninden soğutma çabası içindeler.
Oysa bu mucize maden, kanser tedavisinde de şu an kullanılmaktadır.
Türkiye kıskaçta.
Arabayı bor madeniyle çalıştıracak patentli 600 proje olduğu ortaya çıktı!
TÜRKİYE, Dünyada bor rezervinin yüzde 73`üne (% 73) sahip ve Türkiye GELECEĞİN DUBAİSİ 'dir!
Ve uluslararası “teröristler” Türkiye uyanmadan bu kaynağı ele geçirmeyi planlıyor.
Bu e-postayı çoklu yollayarak en azından bir toplum bilinci oluşmasına yardım edebiliriz...
LÜTFEN BİR DAHA OKUYUN VE LÜTFEN HERKESE İLETİN...                                              YAŞADIĞIN DÜNYAYI SORGULAYAMIYORSAN, BARİ ÜLKENİ SORGULA...
TMMOB
ÇEVRE MÜHENDİSLERİ ODASI
İSTANBUL ŞUBESİ

Ben Karşının Ölüsüyüm Ulan !..



Ben karşının ölüsüyüm…
“Terörist” dediğiniz Kürt. Küfür ettiğiniz Ermeni…
Evini aldığınız Rum, kovduğunuz Çingene, hor gördüğünüz Arap…
Kapısı işaretlediğiniz Alevi, camını kırdığınız Hrıstiyan, korkuttuğunuz Süryani… Ötekileştirdiğiniz beriki…
Ben karşının ölüsüyüm…
Taciz, tecavüz ettiğiniz kadınım ben…Tecavüzcüsünü salıverdiğiniz çocuk…
Bıçakladığınız LGBTİ…
İtip kaktığınız evsiz…
Kaderine terk ettiğiniz yaşlı, odalara kilitlediğiniz kimsesiz çocuk…
Ben karşının ölüsüyüm…
Ermenek’te yetim kalan çocuk, Soma'da tekmelenen madenci, Reyhanlıda elini göğe açan anne…
Oğlunu mezara koyan babayım. Babasıyla tek fotoğrafı mezar başında olan çocuk…
Evladının kemiğini soran Cumartesi annesi…
Ben karşının ölüsüyüm…
Buzlukta bekletilen Cemile'nin asılı kalan bakışlarıyım…
Panzer ardında sürüklenen Hacı Birlik'in annesinin gözyaşı…
İki aydır oğlunun cenazesini almak için çırpınan Aziz’in babasının kederi…
Ben karşının ölüsüyüm…
Meryem ananın elindeki beyaz mendil
Ethem’in inadı, Ahmet’in gülüşü, Hrant’ın delik ayakkabısı…
Veysel’in hiç binemediği bisikleti…
35 günlük bebeğin acısıyım…
Ben karşının ölüsüyüm…
Döve döve öldürdüğünüz Ali…
Başından vurduğunuz Berkin…
Çırılçıplak soyduğunuz Kevser…
Roboski’de katledip öldürdüğünüz köylü
Suruç’ta oyuncak götüren genç…
Ben karşının ölüsüyüm…
Hani şu öldüre öldüre bitiremediğiniz
Hani itip kalktığınız… Hani yok saydığınız… Hani yok etmek istediğiniz.. Hani yok edemediğiniz…
Öldürmeye doymadığınız… Usanmadığınız, utanmadığınız…
Hani şu öldürmekle korkutamadığınız…
Bitiremediğiniz, ezemediğiniz…
Susturamadığınız…
Susturamayacağınız…

Leyla ALP



Seyyan Hanım - Mazi Kalbimde Bir Yaradır



Necip Celal besteledi, Necdet Rüştü sözlerini yazdı ve 19 yaşında gencecik bir kadın, içine kalbini katarak söyledi: “Mazi kalbimde bir yaradır / Bahtım saçlarımdan karadır / Beni zaman zaman ağlatan / İşte bu hazin hatıradır.” Türkçedeki ilk özgün tango şarkısı, 1932 ürünü ‘Mazi Kalbimde Bir Yaradır’ bugün hâlâ her dinleyeni efkârdan efkâra sürüklüyorsa, genç Türkiye Cumhuriyeti’ne ses veren o genç kadının, Seyyan Hanım’ın eşsiz yorumu sayesinde.
1913’te İstanbul’da doğdu Seyyan Hanım. Sesinin güzelliği onu orta eğitimden sonra devam ettiği konservatuvarda hemen öne çıkardı. Bir duyan bir daha unutamıyordu. Vefatından hemen önce, Murat Belge’yle yaptığı röportajda “Sesim alaturkaya gitmiyordu, tangoya müsaitti” demişti. Seyyan Hanım (daha sonra Seyyan Oskay) Cumhuriyet’le beraber kadın sanatçılara açılan sahnelerin öncülerindendi. O, yeni döneme ruhunu üfleyenlerdendi...

13 Kasım 2015 Cuma

İfademdir



Evliyim

İki çocukluyum
Ozanım
Düzeltirim
Çocuklarımdır
Bütün çocukları dünyanın

Evet kaygılıyım

Çocuklarım için
Korkmasınlar isterim
Çalınışından kapının

Saygılıyım kurallara

Bu yüzden kurallar
Saygılı olsun isterim
İnsana

Evet ozanım

Çocuklarımdır
Bütün çocukları
Dünyanın
.......
İnsanın insandan korkmasına karşıyım
İşte bunun içindir
Bütün yazıp
Altına imza attıklarım

Sennur Sezer

12 Kasım 2015 Perşembe

Benim Balonlarım Vardı


Benim balonlarım vardı
Onları kimler aldı
Mutlu bayramlar vardı
Kimbilir nerde kaldı

Dostumdu benim balonlar
Çocuklar beni anlar
O çocuklar ve o balonlar

O çocuk yüzlü bayramlar şimdi nerdeler
Hani nerde o ışıklar çocuksu sevgiler
Gitti mi yoksa yine gelir mi o günler
Nerde kaldı masallar sevgiler günler

Söylenen bütün masallara inanırdık
Onlar mı bizi kandırdı biz mi aldandık
Bayramları bekler bayramları yaşardık
Bayramlar mı eskidi bizler mi yaşlandık

Benim balonlarım vardı
Onları kimler aldı
Mutlu bayramlar vardı
Kimbilir nerde kaldı

Söz                : Özdemir Kaptan
Müzik            : Zeki Arıcan
Seslendiren : İbrahim Sesigüzel

11 Kasım 2015 Çarşamba

Hattat İsmail Hakkı


 Üsküdar Hattat İsmail Hakkı İlkokulu adı, nereden geliyor ?..
  

Bu da geçer Ya Hû

Dervişin biri, uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra bir köye ulaşır. Karşısına çıkanlara, kendisine yardım edecek, yemek ve yatak verecek biri... olup olmadığını sorar.
Köylüler, kendilerinin de fakir olduklarını, evlerinin küçük olduğunu söyler ve Şakir diye birinin çiftliğini tarif edip oraya gitmesini salık verirler. Derviş yola koyulur, birkaç köylüye daha rastlar. Onların anlattıklarından, Şakir’in bölgenin en zengin kişilerinden birisi olduğunu anlar.
Bölgedeki ikinci zengin ise Haddad adında bir başka çiftlik sahibidir. Derviş, Şakir’in çiftliğine varır. Çok iyi karşılanır, iyi misafir edilir, yer içer, dinlenir. Şakir de, ailesi de hem misafirperver hem de gönlü geniş insanlardır… Yola koyulma zamanı gelip Derviş, Şakir’e teşekkür ederken, “Böyle zengin olduğun için hep şükret.” der. Şakir ise şöyle cevap verir: “Hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. Bazen görünen, gerçeğin kendisi değildir. Bu da geçer…”
Derviş, Şakir’in çiftliğinden ayrıldıktan sonra bu söz üzerine uzun uzun düşünür. Birkaç yıl sonra, Derviş’in yolu yine aynı bölgeye düşer. Şakir’i hatırlar, bir uğramaya karar verir. Yolda rastladığı köylülerle sohbet ederken Şakir’den söz eder. “Haa o Şakir mi?” der köylüler, “O iyice fakirledi, şimdi Haddad’ın yanında çalışıyor.” Derviş hemen Haddad’ın çiftliğine gider, Şakir’i bulur. Eski dostu yaşlanmıştır, üzerinde eski püskü giysiler vardır. Üç yıl önceki bir sel felâketinde bütün sığırları telef olmuş, evi yıkılmıştır. Toprakları da işlenemez hale geldiği için tek çare olarak, selden hiç zarar görmemiş ve biraz daha zenginleşmiş olan Haddad’ın yanında çalışmak kalmıştır. Şakir ve ailesi üç yıldır Haddad’ın hizmetkârıdır. Şakir, bu kez Derviş’i son derece mütevazı olan evinde misafir eder. Kıt kanaat yemeğini onunla paylaşır… Derviş, vedalaşırken Şakir’e olup bitenlerden ötürü ne kadar üzgün olduğunu söyler ve Şakir’den şu cevabı alır: “Üzülme… Unutma, bu da geçer…”
Derviş gezmeye devam eder ve yedi yıl sonra yolu yine o bölgeye düşer. Şaşkınlık içinde olan biteni öğrenir. Haddad birkaç yıl önce ölmüş, ailesi olmadığı için de bütün varını yoğunu en sadık hizmetkârı ve eski dostu Şakir’e bırakmıştır. Şakir, Haddad’ın konağında oturmaktadır, kocaman arazileri ve binlerce sığırı ile yine yörenin en zengin insanıdır. Derviş eski dostunu iyi gördüğü için ne kadar sevindiğini söyler ve yine aynı cevabı alır: “Bu da geçer…”
Bir zaman sonra Derviş yine Şakir’i arar. Ona bir tepeyi işaret ederler. Tepede Şakir’in mezarı vardır ve taşında şu yazılıdır: “Bu da geçer.” Derviş, “Ölümün nesi geçecek?” diye düşünür ve gider. Ertesi yıl Şakir’in mezarını ziyaret etmek için geri döner; ama ortada ne tepe vardır ne de mezar. Büyük bir sel gelmiş, tepeyi önüne katmış, Şakir’den geriye bir iz dahi kalmamıştır…
O aralar ülkenin sultanı, kendisi için çok değişik bir yüzük yapılmasını ister. Öyle bir yüzük ki, mutsuz olduğunda umudunu tazelesin, mutlu olduğunda ise kendisini mutluluğun tembelliğine kaptırmaması gerektiğini hatırlatsın… Hiç kimse sultanı tatmin edecek böyle bir yüzüğü yapamaz. Sultanın adamları da bilge Derviş’i bulup yardım isterler. Derviş, sultanın kuyumcusuna hitaben bir mektup yazıp verir. Kısa bir süre sonra yüzük sultana sunulur. Sultan önce bir şey anlamaz; çünkü son derece sade bir yüzüktür bu. Sonra üzerindeki yazıya gözü takılır, biraz düşünür ve yüzüne büyük bir mutluluk ışığı yayılır: “Bu da geçer” yazmaktadır.
"ATATÜRK'ün bugün müze olarak kullanılan Çankaya'daki konutunun duvarına astığı "biricik hat" yazısının "Bu da geçer ya hu" olduğu söylenir.
ABD Başkanı Abraham Lincoln, Wisconsin'de yaptığı bir konuşmada bu söze duyduğu hayranlığı şöyle dile getirmiş: "Doğu'da bir padişah, danışmanlarından, her okunduğunda bulunulan durumu tüm gerçekliğiyle anlatacak bir söz bulmalarını istemiş. Bulmuşlar; 'Bu da geçer!' Öyle anlamlı bir sözdür ki bu, hem böbürlenmeyi dizginler; hem acılara dayanma gücü verir!"
Osmanlı İmparatorluğu, 1918 yılında işgal edilip düşman savaş gemileri Boğaziçi'ni doldurunca, Hattat İsmail Hakkı Altunbezer, bir kağıda "Bu da geçer ya Hu" yazıp atölyesine asar; kısa sürede işyerleri, kahvehaneler, vapurlar, bu yazıyla donatılır. Halkın işgale karşı tepkisini dile getirmek üzere her yere astığı bu yazı o acı günlerin, "Mütareke Dönemi"nin bir simgesi olmuştur.
Bu sözle anlamlandırılan "sabır ve tahammül"e büyük gereksinim duyduğumuz son dönemlerde, Mustafa Kemâl'in de "sabır testi"nden geçtiği yılları anımsamakta yarar var."
O zaman hep birlikte " Bu da geçer Ya Hû "
__._,_.___.

10 Kasım 2015 Salı

Durali Kiraz'ı neden vurdu?




Durali manyak yakışıklı bir herif
Kiraz ise Allah nazarlardan korusun
(korumadı ya)
Evlenmeden önce kasaba pazarında
yoğurt satardı.
apak elleriyle mayalardı
Kuracağı yuvanın
doğuracağı çocuğun
pembe çiçeklerini açacak ağaçların
yeşil umutlarını...

Evlendiler
ve ilk kavgaları yoğurt yüzünden oldu...
(bildiğimiz o kadar)
biraz ucuza vermişti
düşündeki beyaz atlıya,
o güzel elleriyle yaptığı;
tüm hayallerini içinde mayaladığı
sevgi resimlerini...

Durali bozuldu ve yemedi bir daha
Kiraz'ın eserini...
Durmuş Ali (Durali) Kıyım gibi manyak yakışıklı bir herif
Anlıyamadı rüzgarın nereden estiğini.
Çok düşündü durdu...
daha üç ay geçmeden
Yeşillenmeden yapraklar
pembe çİçeklerini açmadan  ağaçlar,
Ben bile anlıyamadım ;
Durali Kiraz'ı neden vurdu? ...

Ernst Fuchs

    Ernst Fuchs, "Vienna School of Fantastic Realism" okulunun kurucularından biri olan Avusturyalı ressam, grafiker, heykeltıraş, mimar, sahne tasarımcısı, besteci, şair, şarkıcı. 
    Doğum: 13 Şubat 1930, Viyana, Avusturya
    Ölüm: 9 Kasım 2015
    Albümleri: Aphrica

6 Kasım 2015 Cuma

Bu Kekre Dünyada - Metin Altıok

Bu Kekre Dünyada - Metin Altıok






Sevgilim bak, geçip gidiyor zaman
aşındırarak bütün güzel duyguları
bir yarım umuttur elimizde kalan
göğüslemek için karanlık yarınları
 bu kekre dünyada
yazık
geçit yok aşka
bir şey yok paylaşacak
acıdan başka.

4 Kasım 2015 Çarşamba

Gülten Akın

Değerli şair Gülten Akın'ı yitirdik. Üzgünüz. 23 Ocak 1933 - 4 Kasım 2015


KESTİM KARA SAÇLARIMI


Uzaktı dön yakındı dön çevreydi dön
Yasaktı yasaydı töreydi dön
İçinde dışında yanında değilim
İçim ayıp dışım geçim sol yanım sevgi
Bu nasıl yaşamaydı dön
Onlarsız olmazdı, taşımam gerekti, kullanmam gerekti
Tutsak ve kibirli -ne gülünç-
Gözleri gittikçe iri gittikçe çekilmez
İçimde gittikçe bunaltı gittikçe bunaltı
Gittim geldim kara saçlarımı öylece buldum
Kestim kara saçlarımı n'olacak şimdi
Bir şeycik olmadı - Deneyin lütfen -
Aydınlığım deliyim rüzgârlıyım
Günaydın kaysıyı sallayan yele
Kurtulan dirilen kişiye günaydın
Şimdi şaşıyorum bir toplu iğneyi
Bir yaşantı ile karşılayanlara
Gittim geldim kara saçlarımdan kurtuldum


Gülten Akın