18 Nisan 2013 Perşembe

Fazıl Say'ı Öldürmeli mi?


Fazıl Say'ı Öldürmeli mi?

Sinirlerim yatışsın diye bekledim. Yatışmıyor. Ne diyor Fazıl Say’ı mahkûm eden madde: “...dini değerleri aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde...”
Tanrı aşkına! On bin kişi birbirine tıpatıp aynı dizeleri, aynı tümceleri yolladı! On bin kişi içinde hiçbiri değil de Fazıl Say mı kamu barışını bozdu! Al sana adalet! Fazıl Say’ın “tweet”lerini beğenmiyorsan internette takipçisi olmazsın, o kadar!
Fazıl aynı sözcükleri bir Ortodoks, Protestan, Alevi, Bektaşi için kullansaydı yine de mahkemeye verip onu hapse mi mahkûm edeceklerdi sanıyorsunuz? Güldürmeyin beni!
Kamu barışını bozmaya elverişli olan, Fazıl Say’ın davranışı değil. Kamu barışını bozmaya fazlasıyla elverişli olan, Sünniliği ideolojiye dönüştürüp hukukun üzerine yerleştirme çabası! Al sana adalet!
Soruyorum: Fazıl Say’ı öldürmeli mi? Başlığı abartılı mı buldunuz? İnanın değil! Bu işin sonu oraya dek gidebilir. Çünkü artık hedef haline getirilmiş olan Fazıl Say’dır! Anımsayın: Hrant Dink katliamına uzanan yolun taşları da böyle dizildi!
Gözdağı ve tehdit 
Önceki akşam, Osman Kavala’yla bir metin hazırladık. Dün sabah özellikle sanatçılara, yazarlara, müzikçilere yönelik birkaç adrese yolladık. Üç-dört saatte yüzlerce mail yağmaya başladı. İlk imzacılar arasında Zülfü Livaneli’den Latife Tekin’e, Ayla Erduran’dan Genco Erkal’a, Yıldız Kenter’den Şirin Pancaroğlu’na, Serra Yıılmaz’dan Tarık Akan’a,Rutkay Aziz’den Tilbe Saran’a, Meral Çetinkaya’dan Ali Nesin’e, Zehrave Nazan İpşiroğlu’ndan Turgay Fişekçi’ye, Cihat Aşkın’dan Ayşegül Devecioğlu’na bu ülkenin birbirinden değerli sanatçıları, yazarları, müzisyenleri var. Bu imza kampanyası iki gün sürecek, 19 Nisan Cuma, sabah saat 08.00’de sona erecek.
“Neye yarar ki?” diyeniniz varsa, yanıtım şöyle: Ülkem adına utancımızı azaltmayacak, o kesin... Gözdağı ve tehdidi ortadan kaldırmayacak... Olsa olsa her birimizin kendine karşı duyduğu saygının azalmasını önleyecek.
Hazırladığımız metin şöyle: Onay verenler, onayladıklarınıfazilsaykararinatepki@gmail.coma bildirebilirler.
“Fazıl Say’a verilen 10 ay hapis cezası ülke içinde ve dışında tepkiyle karşılandı. Bu kararın özellikle yurtdışında ülkemizin itibarını zedeleyeceği açıktır.
Ancak, bundan çok daha önemlisi bu kararın ülkemizde ifade özgürlüğü açısından doğuracağı etkidir. Böyle bir ceza, tabu sayılan konular üzerinde özgürce konuşmak ve yazmak isteyenlere bir gözdağı ve tehdit oluşturacaktır. Tartışma olanağını ortadan kaldıracak, baskı işlevi görecektir.
Bu tür kararlar ancak demokrasileri gelişmemiş, özgürlüklerin kurumsallaşmadığı ülkelerde ortaya çıkabilir, buralarda normal karşılanabilir. Çağdaş hukuk devletlerinde bu tür kararları savunanlar ayıplanacaklarını, mesleki itibarlarının zedeleneceğini bilirler. Özellikle bu kararlar sanatçılara, bilim insanlarına yönelik alındıysa. 
Ülkemizde ifade özgürlüğü açısından bu karara böyle bir tepki gösterilmesinin önemli olacağını düşünüyoruz, bu kararın toplumun farklı görüşlere sahip en geniş kesimleri tarafından  kınanmasını diliyoruz.”
18 Nisan 2013 - Cumhuriyet

4 Şubat 2013 Pazartesi

Umut Şarkısı


Yaşam Bir Serüvendir - Oktay Akbal


Yaşam Bir Serüvendir ?

Hastalıklar, hastaneler, hekimler…
Son aylarım böyle geçti. Daha da geçmekte… Bu arada okurlarımı da düşünüyorum. Benden yeni yazılar beklediklerini. Yaşamın son noktalarına gelmiş bir yazarın elinden ne gelir? Yatmak, uyumak, ilaçlar içmek, hekimi beklemek, acı çekmek! Bir an önce her şey bitse diye beklemek…
Hep yaşamı övdük, yaşamanın güzelliklerinden söz ettik, zamanlar akıp geçti, geçiyor. Zaman zaman kendimizi unutmaya çalışıyoruz; etrafımıza bakıyoruz, dünyaya bakıyoruz, insanoğlu için bir çıkış yolu arıyoruz. Bulsak da uygulamak olanaksız. Güzel günler gelecek diye bekle dur, geldi gelmedi…
Ben bıktım! Yaşamak güzel ama elin kolun sağlamken! Yıllardır sokağa çıkamazsın, evinde bile odadan odaya geçmek zor… Oturduğun koltuk neredeyse senden bir parça olmuş. Kalkıp yürümek, koşmak bir düş gibi! Ha görmüşsün ha görmemişsin…
Oysa dünya hep eski yerinde, eski kavgalarında… Yazmak hiçbir işe yaramıyor. Senin içini boşaltıyor; korkuyu yok edemiyor. Ama seni kim anlıyor, senin acıların başkasında ne etki yapıyor? Yalnız sen çekmiyorsun, yanındakine de çektiriyorsun. Bir iki günlük bir şey değil ki, sürüyor, günler gecelerce…
Okur dostlar, beni anlayabilir belki! Neredeyse elli yıllık bir dostluğumuz var. Türkiye’nin en uzak bir yerinden bir mektup gelir, anlatılan yaşam seninkinden çok daha beterdir.
Dağlarca’nın “Hangi mahallede iman yok, ben orda öleceğim” demesi gibi sen de başına gelecekleri beklemektesin. Yaşadın da ne oldu bunca yıl? Ziyan mı ettin zamanları, anları, dakikaları, saatleri. Bir bir karşıma dikiliyorlar şimdi! Yetmez mi diyorlar. Çık bu cehennem ateşinden, sıyrıl git olabildiğince uzak mı uzaklara…

3 Şubat 2013 – Cumhuriyet – Oktay Akbal