|
29 Eylül 2015 Salı
Akkuzuların DEVRİMCİ KURTLARI
24 Eylül 2015 Perşembe
Takdiri ilahi
Salak yengeye kaydı.
Abi,
altıncı kattan,
cehennemin dibine fırlattı kardeşini
ve 20 yıldır kodeste.
yenge dördüncü kocayı buldu;
Onu da boynuzluyor.
Üstün İzat
23 Eylül 2015 Çarşamba
Yaşamak Zordur
|
22 Eylül 2015 Salı
Rüzgar
Ayak seslerini bekler dururdum
açar pencereyi gelişinden önce sesini kokunu çekerdim içime kulaklarımda güçlü bir senfoni her yeri kaplayan varlığın ya dokunuşların...... saçlarımı savuruşun aklımı başımdan alırdı neden bilmem hırçınlıgını sevdim zaman zaman durgunlaştıgındaysa neden.... nedenler..arar arar dururdum ben her esişini seni yüregimde hissetmeyi sevdim toprakta bekler ben gibi... baharda polen olup seninle uçmayı su olup daglardan aşagı akmayı deniz olup dalgalarda çoşmayı sadece ben mi sanırsın sana sevdalı...? es ılık yada soğuk ama hırçın ama Sevdalı |
Funda Erdal Şahin
|
19 Eylül 2015 Cumartesi
Tendeki Parmak İzleri (6)
Sürgün - C.Süreya
1938 sürgünlerinde Bursa’ya bin 861, Konya’ya bin 264, Manisa’ya bin 15 nüfus gönderiliyor. “Bizi kamyona doldurdular, Tüfekli iki nezaretinde” diyen ünlü şair Cemal Süreya, ailesiyle Dersim arşivlerinde yer alıyor. Tunceli’nin Pülümür İlçesi’nin ailesi 181 aile ve 866 nüfusla Bilecik’e gönderiliyor.
İşte Cemal Süreya’nın o şiiri:
Bizi kamyona doldurdular,Bir yük vagonunda açtım gözlerimi,
Sonra o iki erle yük vagonuna doldurdular,Tüfekli iki erin nezaretinde,
Tarih öncesi köpekler havlıyorduGünlerce yolculuktan sonra bir köye attılar,
Duyarlığım biraz da o çocukluk izlenimleriyle besleniyor belki.Aklımdan hiç çıkmaz o yolculuk, o havlamalar, polisler
Annem sürgünde öldü, babam sürgünde öldü.
Sonrası Kalır / Edip Cansever
On Kalır benden geriye dokuzdan önceki on
Dokuz değil on kalır
On çiçek, on güneş, on haziran
On eylül, on haziran
On adam kalır benden, onu da
Bal gibi parlayan, kekik gibi bunalan
On adam kalır.
Ne kalır ne kalır
Tuz gibi susayan, nane gibi yayılan
Dokuzu unutulmuş on yüz mu kalır
Onu da unutulmuş bir şiir belki kalır
On çizik, on çentik, on dudak izi
Bir çay bardağında on dudak izi
Aşklardan sevgilerden
Suya yeni indirilmiş bir kayık gibi
Akıp geçmişsem, gidip gelmişsem
Bir de bu kalır.
Ne Kalır benden geriye, benden sonrası kalır
Asıl bu kalır.
On yerde adam geçse geçmese
Dağlardan tepelerden inen bir düzlüktüm,
anlaşılır.
Aksam olur bir günden dibe çökerim
Su içer dibe çökerim
İyimser bir duvarcıyım her gün bir tuğla
düşürürüm elimden
Bu yüzden gecikirim
Size bu sıkıntı kalır.
Ne Kalır
Kahvelere de kalın kalın kayısı vakti
Dişleri kesmeyenin en az kayısı vakti
Dişleri hiç kesmeyenden
Gün geçer kendi kalır
Kahvelerde kayısı.
Gezginim, açık denizlerden yanayım
Biraz da Akdenizliyim, bu işte böyle kalır
Akdenizli herkes konuşur duyarlığını
Başka ne Kalır
Biz ki bir konuşuruz geriye on şey kalır.
Ben buyum, dersin, arkadaş
Sevgilim ben buyum
Yüreğim vurgun, dişlerim altın
Ceketim sol omsuzumda
Vakit vakit incelen vakit.
18 Eylül 2015 Cuma
Gece Beyazdır
Karanlık değildir geceler
gece beyazdır
En güzel çocuklar doğdu
sancılı gecelerden sonra
En büyük aşklar
yaşandı gecelerde
Başladı en büyük dostluklar
akşam sofralarında
En büyük acıları uyuttu
geceler
Geceler boyu hazırlandı
özgürlük savaşları
Ve kazanıldı büyük zaferler
yorgun gece sabahı
Her büyük eserde
gecenin payı vardır
Geceler kara değil
gerçekten bembeyazdır
gece beyazdır
En güzel çocuklar doğdu
sancılı gecelerden sonra
En büyük aşklar
yaşandı gecelerde
Başladı en büyük dostluklar
akşam sofralarında
En büyük acıları uyuttu
geceler
Geceler boyu hazırlandı
özgürlük savaşları
Ve kazanıldı büyük zaferler
yorgun gece sabahı
Her büyük eserde
gecenin payı vardır
Geceler kara değil
gerçekten bembeyazdır
Üstün İzat
17 Eylül 2015 Perşembe
Yine mi Eylül acısı
|
2 Eylül 2015 Çarşamba
BEN ANLAMIYORUM... YA SEN?
Sadık Hidayet, Modern İran edebiyatının önde gelen düz yazı ve kısa hikaye yazarıdır.
17 Şubat 1903'te Tahran'da doğdu, 9 Nisan 1951'de Paris'te 48 yaşında intihar etti.
BEN ANLAMIYORUM... YA SEN?
Cehennemliklerin suçu seks ve içki idi.
Cennetliklerin mükafatı da seks ve içki...
Gelecektekiler bizim saflığımıza gülüyorlar.
Sen anlıyor musun?
Ben anlamıyorum!
Huri ve fahişenin farkı nedir?
Biri Allahın çalışanı, diğeri kulunun...
İnananlarına rüşvet olarak huri veren Allah ve genelev olan cennet!
Hangisi günahsız?
Çaresizlikten karnını böyle doyuran fahişe mi?
Yoksa vücudunun hazzı, kulların iyi işlerinin mükafatı olan huri mi?
Sen biliyor musun?
Ben bilmiyorum!
Geriye Ne Kalır
Geriye Ne Kalır
|
BAYRAM- Can Yücel
Nefes almak bayramdır mesela; günün birinde soluksuz kalınca anlar insan...
Görmenin nasıl bir bayram olduğunu karanlık öğretir; sevmeninkini yalnızlık...
Sızlamayan her organ, hele de burun direği bayramdır.
Bayramdır, elden ayaktan düşmemek, zihinden önce bedeni kaybetmemek, kurda kuşa yem olmayıp "Çok şükür bugünü de gördük" diyebilmek...
Sevdiklerinle geçen her gün bayramdır.
Yoğun bakımda sancılı geceyi ya da kangren olmuş bir ilişkiyi bitirmek de öyle...
En acıktığın anda dumanı tüten bir somunun köşesini bölmek, korktuğunda güvendiğine sarılabilmek, dara düştüğünde dost kapısını çalabilmek bayramdır.
Bir sürpriz paketinden çıkan hediye, tatlı bir şekerlemede üstüne serilen battaniye, saçlarını müşfik bir sevgiyle okşayan anne bayramdır.
"Ona güvenmiştim, yanılmamışım" sözü bayramdır. Hiç aldatmamış, aldanmamış olmak bayram...
Yeni eve asılan basma perdeler, alın teriyle kazanılmış ilk rızkın konduğu çerçeveler, yüklü bir borcun son taksiti ödenirken sıkılan eller bayramdır.
Evde yalnızlığı noktalayan insan nefesi, akşam kapıda karşılayan yavuklu busesi, sevdalı bir elin tende gezmesi, nice adağın ardından çınlayan çocuk sesi bayramdır.
Alnı açık yaşlanmak bayramdır; ulu bir çınar gibi ayakta ölebilmek bayram...
''Can Yücel''
Görmenin nasıl bir bayram olduğunu karanlık öğretir; sevmeninkini yalnızlık...
Sızlamayan her organ, hele de burun direği bayramdır.
Bayramdır, elden ayaktan düşmemek, zihinden önce bedeni kaybetmemek, kurda kuşa yem olmayıp "Çok şükür bugünü de gördük" diyebilmek...
Sevdiklerinle geçen her gün bayramdır.
Yoğun bakımda sancılı geceyi ya da kangren olmuş bir ilişkiyi bitirmek de öyle...
En acıktığın anda dumanı tüten bir somunun köşesini bölmek, korktuğunda güvendiğine sarılabilmek, dara düştüğünde dost kapısını çalabilmek bayramdır.
Bir sürpriz paketinden çıkan hediye, tatlı bir şekerlemede üstüne serilen battaniye, saçlarını müşfik bir sevgiyle okşayan anne bayramdır.
"Ona güvenmiştim, yanılmamışım" sözü bayramdır. Hiç aldatmamış, aldanmamış olmak bayram...
Yeni eve asılan basma perdeler, alın teriyle kazanılmış ilk rızkın konduğu çerçeveler, yüklü bir borcun son taksiti ödenirken sıkılan eller bayramdır.
Evde yalnızlığı noktalayan insan nefesi, akşam kapıda karşılayan yavuklu busesi, sevdalı bir elin tende gezmesi, nice adağın ardından çınlayan çocuk sesi bayramdır.
Alnı açık yaşlanmak bayramdır; ulu bir çınar gibi ayakta ölebilmek bayram...
''Can Yücel''
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)